16 Nisan 2010 Cuma

Ankara'da aşıık olmamalı insan...

Çok Severdim bu şiiri, hala da severim... kim yazmiş kime yazmış bilmem ama severim..
Paylaşmak istedim, öylesine...

Kaç alın yazdıysan bana, kendimin saydım biliyorsun.
Kaç adım kaldıysa adına, zincirleme kazadır hepsi…
Sussam,
gözlerin neyi hak edecek ki…
Yarı çıplak bir iklimin serüvenine takılmıştı gözlerim.
Kabuğu soyulmuş, hamsı cinnetlerin tadını çıkarıyordum.
Sene bilmem kaç.
Gürül gürül yanan gözlerinin sahte teferruatında kızartırken aldanmışlığımı,
üzerine yeminler ettiğin adımdan tiksiniyorum.
Helalinden saydığım ne varsa, ağzımda paramparça.
Kaldırıp atmaya tenezzül etmediğin serseriliğime paha biçiyorum.
Benim senin kadar acemi terklerim olmadı…
Söylediğim her ‘hayır! ‘dan kaçmak isterken, karşıma ustalığın çıktı.
Ardıma bakarak irktiğim oldu, aklımı başıma seferber edemeden yittiğim…
Hepsinden habersizsin!
Kendisi toplamlarından çıkarıldığında,
toplamlarının toparlanamadığı bir hesapsızlıkken sen,
hesapta olmayan üveyliklerin zamansız yordu.
Şimdi kalkıp gitmek vardı içinden…
Neden durup bakmadın parmaklarıma basarken?
Neden ’sür! ‘ dedin kelimelerini, cahillik diz boyuyken saltanatında?
Su toplamış göz bebeklerime batırdığın çuvaldızlar, kendine iğnesiz şimdilerde.
Başkasına başkalaşmayacak değilsin!
Yeter ki, rahat bırak elif- ba’larımı…
Düş-tün,
Düştüm…
Düş tümceli italiklere uğurlarken mağrurluğumu, gözümden düştüm.
Koridorlara sığdırdığım kentler soğudu, kalbim ürpermiyor artık ölülerden.
Senin de bir ölü olmadığını kim ispatlayabilir?
Kim kaldırır yol üstü cinayetlerinden aşklarını?
Limanını terk ettiğin gemilere dönmeye gücün yok!
Tükeniyorsun, görmüyor musun?
Bu sıkı yönetim,
bu karatma geceleri,
bu suç, sokağa “çıkma” yasağını yasaklamak için avutulmuştu günlerce ellerimizde.
Yazık! Aforoz ettin aklımı hiç yere.
Kurallı- bileşik suçlarına suç ekledin.
Susuyorsam, cezanın da bir suç olduğunu bildiğimdendir.
Susuyorsam, kahrolsun hümanizm!
Susuyorsam, cinayetsin bakışlarıma…
Yalnızca başını hatırladığım ilkel bir yalnızlığın belirginliğiydin.
Arada başı bozuk ispiyonlar vardı, bacaklarımdan düştüğün yollar…
Dizlerime sahip çıksaydın, anlardın alnında ağrıyan kış uykularını.
Bilseydin, bu kadar ürkmezdin kendinden.
Ki yoktun sen.
Yoldun ya da.
Ve ben seni, “yolculuk” oynarken kaybettim.
Yollarımda, mızıka çalan şehla şehirler yoktu.
İntihar süsü verilmemişti henüz aşklara.
Şehirlerarası bakışmalar olanaksızdı.
Kelime oyunları, boynu bükük zafer işaretleri kadar coplanmamıştı “nezakethanelerde…”
İşte bu yüzdendi bütün kazalara “sen” deyişim,
işte bu yüzden düşüyordun alfabenin en kaygan yerinden.
Yıldızlarca değil, yıllarca uzaktın benden.
Gökten üç elma düşse, ağlardım gizliden…
Kendime gitmenin vaktini geçiyor yelkovan kuşları.
Ne çıkar tutmuşsam saçlarını rüzgarın, koşmuşsam peşinden ciğerlerim patlayana kadar,
caymışsam sevdamın ev sevdi yerinden.
Bir ayvaz ağıdı seğirtip yakaladı işte şahdamarımdan.
Ne fark eder beni sevmişsin, sevmeye yeltenmissin, sevmemeliymişsin…
Ben kendi aşkımdan sorumluyum!
Kentsizliğine acıyorum kahkahalarımla.
Cesedindeki şiirleri yolduğun tırnaklarımdan soyunuyorum.
Seni bağışlamıyorum!
Ne kendime,
Ne yollara,
Ne de vaadi yitik istirhamlara.
Bugün, saçlarımı kestim zülfükarla. Belki artık beğenmezsin beni.
Sola dönüşü olmayan tabelalardan, bir gün sökeceğim sokağını
ve öylece kaybedeceksin beni ciltsiz kusurlarımda.
Beni hep arayacaksın…
Kilometreleri ben koymadım ki oraya!
Neden “bitsin! ” denilen yerden sökülmüyor bu sevda, mani oluyorsa sana?
Neden masallarla uyuttun kulağıma söylediğin türküleri?
Hiç hakkım yok mu uçaklarla selam söylemeye gözlerine?
Hırpalanmış sesinin içinde bile, suçunu gizleyecek kadar suçlusun!
Gökten üç elma düştü,
Gözümden üç kent,
Ağlamadım açıktan…
Anladım.
Ankara’da aşık olmamalı insan…

10 yorum:

21 grams dedi ki...

düş-tün
düştüm.....

kadıköy'de çok berbat müziklerin çaldığı, gürültülü saçma bir mekanda okudum...kulaklarım kapayarak...son cümlede bıraktım nefesimi...

internette Emine Tansu görünüyor yazarı...ne kadar doğrudur bilemem ama paylaştığın için teşekkürler...

nefertiti dedi ki...

Kalabalıkta okudugun için şanslısın :) Ben ilk okuyusumda yalnızdım, bayagı bir sarsmıştı beni... Sende beğenmişsin,, senide sarsabilirdi :) Teşekkür edeerim güzel yorumun için...

Kadıköy'e afiyet ola...

Adsız dedi ki...

ankara kadar iç bunaltıcı bir başka yer daha varsa o da olsa olsa ankaradır herhalde. ankaralı epey arkadaşım var ve hepsine de söylerim bunu. "sıkıcısınız abi!"

ayrıca denizin olmadığı memlekette aşkı neyleyim? :)

nefertiti dedi ki...

:)))) Eran bi nebze haklısın ben üniversite zamanında oralrdaydım, taştan bir şehir insanlarıda havası gibi soguk tam bir memur kenti.. ama olsun yine de güzel bence :))

şiir hakkında bir yorum göremedim :) okudun mu?

Adsız dedi ki...

okudum evet. ama hissiyatını bu şekilde anlatacaksa şair, çok konuşmamalı. birkaç satırda işi bitirip çekip gitmeli.

olasılıklar
azalırken
altından bir kılıç gibi
yarıyor odayı güneş

der mesela bukowski. ve bunu okudğumda anlarım ki hayatımda o ana dek okuduğum en iyi şiir odur...

şiire yaklaşımım biraz garip olabilir ama çok çok sarsıcı olmayan herşeyin elimizin tersiyle itilmesi taraftarıyım. aksi takdirde susmak bilmez bu şairler. gevezedirler yani :)

Jose Ramon Santana Vazquez dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

jose için captcha'yı aktif hale getirmen gerekiyor sanırım :)

nefertiti dedi ki...

şimdi ne bu spam mı anlamadım ki.. yorumlara onay mı koymalıyım Eran :) ben çok anlamıyorum henüz blog düzeninden :) Bu cahile bir yardımcı olsan? :p

Adsız dedi ki...

estapitipiti. çok zor bir durum değil. kumanda panelinden ayarlara giriyoruz. ardından yorumlar sekmesine tıklıyoruz. yorumlar için kelime doğrulama gösterilsin mi? sorusuna evet deyip kaydediyoruz. sonra bir bardak kahve alıp arkamıza yaslanıyoruz.

o sırada jose geliyor karanlığın içinden. heh heh heh diye pişmiş pişmiş gülücükler saçıyor.

"yine spamlicem nefertiti'yi çok kolay bi şekildeee" diye düşürken...

aa bir bakıyor ki yapamıyor. çok sinir oluyor. ve "sana ulaşamamak kaybetmek değildir dünya!" adlı özlü sözü dünyayı kurtaran adam filminden araklayıp gecenin karanlığında yok oluyor.

eğer geri dönerse sen yine haber ver biz mahalleden çocuklarla senin blogun önünde nöbet tutarız. jose gelirse de artık allah ne verdiyse girişiriz :)

nefertiti dedi ki...

ehehehe ssüpersin sağol :) hemen girip düzeltiyorum.. umarım nöbete ihtiyacımız olmadan çözerimde sizde blog köşelerinde uykusuz kalmassınız :))