20 Nisan 2010 Salı

Düş[(ün)(eme)]mek

Hey blog selam...

Sana bir şeyler yazmak istiyorum ben ama ya yüzeysel olacak yazdıklarım şu an, ya da bodoslama derine giricem.. Arada düşünemiyorum, arada konusamıyorum bu aralar...

Ya boş boş bakıyorum, boş düşünüyorum.. Ya da sürekli hayatı sorguluyorum nedense...

Çevremdeki insanları inceleme gibi bir huy oluştu bende, napıyorlar, neler dinliyor neler konusuyorlar, susuyorlarsa nelere susuyorlar, nasıl yemek yiyor ne tarz giyiniyorlar bla bla bla... Bunlardan ruh hallerini çıkartmaya çalışıyorum becerebildiğim kadar..

Ve görebildiğim tek şey çevremde, kocaman bir yalnızlık ve büyük büyük çemberler(ahhh blog taktım ben bu çemberlere, kafamın müsait olduğu bir gün çemberide yazacağım sana hatırlat)... Herkes bir hayat telaşında bir yerden bir yere yetişme çabasında koşturuyor. Kimi çalan telefonuna utangaç gözlerle aa canım bende seni arayacaktım ne zamandır. Hep aklımdasın aslında ama bir türlü denk gelemedik diye yalanlar uyduruyor istemsiz, kimi neden beni hiç aramadın diye sitem ediyor, oda aramamış olmasına rağmen...

Kimi iş yerinde çok çalıştığından şikayetçi hızlı hızlı yemegini yemek yiyor. Sanki bulunduğu yerden bir an önce kaçmak arkadaşlarından bir an önce uzaklaşıp kendini kocaman yalnızlığının içinde işe boğmak ister gibi, kimisi de belki biraz konuşabilir, birşeyler paylaşabiliriz edasıyla tabağındakilerle oynuyor yemeği uzatıyor yalnızlığında boğulmamak için...

Yani blog yaşam sürecimizi iyileştirdikçe zaman (sadece iletişimden bahsetmemekteyim.) bizi kocaman bir yalnızlığa itiyor sanki...

İnternette, telefonda e-mailde anlatabilirken bütün istediklerimizi, yüz yüze geldiğimizde sanki sadece suskunluklar anlatıyor gibi bizi... Böyle olmadık mı son zamanda, yazabilir ama konuşamaz olmadık mı? iki bilgisayar verseler arkadaşımızla buluştuğumuzda bize, sanki konuşmaktansa daha iyi yazabiliriz yan yanayken bile...

Offf.. yine saçmalıyorum.. ciddi ciddi iş edindim saçmalamayı..

Sen boşver bunları blog, saçmalıklarımı affet... Sanırım kendi yalnızlığımı örtmek düşünmemek görmemek için sürekli insanların davranışlarını yalnızlıklarını incelemekteyim bu ara...


Derine de inmeden yüzeyselde olmadan, yine anlatmak istedikklerimi anlatamadan sona geldim bile bak..
Buda böyle bir yazı olsun. İsmi de düş[(ün)(eme)]mek olsun...

Görüşürüz blog. Daha keyifli yazılarda görüşürüz.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

şekerim senin için kararmış. reçeteni yazıyorum:

1- bol bol california civarından rock grupları dinlenecek. "plajda aşık olduğum kızla öpüşmek istedim. ama o bir dondurma için gitti sörf yapan kas yığınıyla öpüştü. la la la la oooo" gibi sözleri olur bu şarkıların. acayip içi boştur. ama süper eğlenceli müzikleri vardır. kıpır kıpır oluverirsin.

2- bugün camdan dışarı bakılmayacak. sanki aslında akşammış da hiç dışarı bakasın gelmiyormuş gibi düşünülecek. (yağmur yağmış güneş açmaya çalışıyo. iğrenç!)

3- eğer kendini edebiyat öğretmeni sanan tipler sana mektup yollarsa hemen açılmayacak. önce lambanın altına tutup "yeaa ne var ki şimdi bunun içinde acaba hımm" yapılacak. daha sonra "hadi benden günah gitti artık" deyip bıçakla açılacak.

evet. bitti.

kızım sıradakini al içeri! (sekretere sesleniyo)

nefertiti dedi ki...

:) reçete için teşekkür ederim doktor amca.. Bu arada sen doktor musun edebyat ögretmeni mi yoksa terapist mi :)))

Ne iş yaparsın hacı? :p
Şaka bir yana da beni keyiflendirmek için gösterdiğin çaba için gerçekten sağol...

Söz bir gün birisi bana mektup yollarsa dediğini yapacağım:) Neredeyse hiç mektup almadım bugüne kadar :P Hele ki edebiyat sever birinden.. Aldığım sayılı mektuplarda ya bankalardandı yada tanıtım yapan firmalardan :) Acınası bir durummu ne.. Neyse yine teknolojiye dem vurup moralimi kacırmadan susayım ben..

Camdan dışarı bakmak ve mektup okumak yok!

Sekreter hanım doktor bey sıradaki hastayı çağırıyor,(hasta kız doktor çıkışı hemşireye not iletiyor ) :)

Adsız dedi ki...

ben sana birkaç şarkı dinletmek istiyorum ama nasıl yapıcam?

nefertiti dedi ki...

bilmem sarkı isimlerini versen bulurum sanırsam :) ya da bloguna koy, ya da link ver ben koyayım bloguma ya da dahada başka yol gelmiyo aklıma...

Üfürükten Prenses dedi ki...

Ne kadar benziyor hislerimiz
bu sebeple yazı beni açtı genelin aksine :))

nefertiti dedi ki...

:) hım.. şaşırtıcı sevindim diyemem aynı şeyleri hissettiğimiza için.. bence daha güzel şeyler hissetmeliydin...

kararmış düşünceleri atabiliyorsan beyninden, becerebiliyorsan hemen at.. vakit cok geç olmadan....
:/
açmasın bu yazılar seni... açmamalı..
:/