7 Nisan 2010 Çarşamba

ismi yok bu yazının kendisi var...

Ay, aslında eğlenceli şeyler yazmak istiyorum ama kendimi de anlatmam gerekiyor?

O zaman şöyle başlayalım, biraz eğlenceden uzak olsun :) Bendeniz herşeyi herkese anlatabilen fakat konuların özünü kendisine saklayan bir kaplumbağayım. Herkes hayattım hakkında fikir sahibi olduğunu ve beni tanıdığını iddia eder ama aslına bakarsanız kimsenin benimle ilgili bir bok bildiği yok. bu blogu açmama neden olanda bunlar zaten, hani demiştim ya, house'un bu haftaki bölümünde (05.04.2010 - digiturkte yayınlanan bölümden bahsediyoruz.) haftanın hastası housenin yeni puzzle seçilen sarışın ablamız -ismini bulmaya çalışsamda bulamıyorum- bir ilişki içerisinde ve erkek arkadaşıyla aynı evde yaşıyordu fakat oda benim gibi hisediyor ve anlatmak istediklerini erkek arkadaşı da dahil olmak üzere en yakın çevresine bile anlatamıyordu. Bu nedenle bir blog oluşturmuş ve blogunda tüm hissettiklerini, en gizli ve özel olanlarda dahil paylaşıyor, blog arkadaşlarıyla -ki benim henüz tek blog arkadaşım bile yok, umuyorum yakında olacak- sorunları hakkında konuşabiliyor, hayatı hakkında hiç tanımadığı bu insanlardan yorumlar alıyordu. O an oymuşum gibi hissettim, aslında yakın hissettiğim ama aramızda daglar kadar mesafeler olan yakın çevremle paylaşamadıklarımı, burada kendime anlatmayı istedim. Hem belki ben kendime anlatırken birileri de dinler ve bana yorumlar yaparlardı, belki bu yorum yapanlarla arkadaş olabilir ve konuşabilirdik, onlar beni okurken bende onları okuyabilir birşeyleri paylaşabilir konuma gelebilirdik??

olur muydu? bilinmezdi... denemeden gerçekten bilinmezdi..

3 yorum:

Chilek dedi ki...

Aramıza hoşgeldin, minik kaplumbağacık:))

Chilek dedi ki...

aramıza hoşgeldin minik kaplumbağacık:))

nefertiti dedi ki...

teşekkür ederim umarım hoşluklar getirebilirim:))